''inanmıştım'' cümlesinin içerdiği hayal kırıklığının dünya üzerinde eşi benzeri yokmuş. Eminim ki her birimiz, farklı konularda da olsa, en az 1 kere bu cümleyi ya içimizden geçirmişizdir ya da dilimiz aracılığı ile evrene bırakmışızdır. Bir hatırlayın; o cümle içimizi ele geçirdiğinde ne kadar da kırgın, ne kadar da bölük pörçük, ne kadar da minicik hissetmiştik. Peki ya ne zaman geçti o minicik hissetmek hissiyâtı?
Geçmez, eğer büyük inanmışsanız hiç geçmez. Aklınıza her geldiğinde de yine aynı his bütün hücrelerinizi ele geçirir. Kendinizi hücreler kadar minicik hissedersiniz. Lâkin, emin olduğum bir şey var ki; üzülebiliyorsam hâlâ iyi bir insanım demektir.
Vicdan büyük lûtuftur, asla kaybetmeyin.
Zaman yalnızca alışmamızı sağlar, kabul etmemizi sağlar ama geçirmez. Eğer hayal kırıklığınız inancınız kadar büyük ve samimiyetiniz kadar gerçekse, kanayan yerlerinize dokunulmadan geçmeyecektir, zamanı çöpe atsanız yeridir. Siz de benim yaptığım gibi yazabilirsiniz. Zîra yazmak iyi geliyor, gözden kaçanlar ile yüzleşmenizi sağlıyor. Zaten üretmek her zaman güzeldir, iyi hissettirir. Kanımca öğretmek de iyi hissettiren şeyler arasında olmalı. Mesela ben artık bir öğretmen olmak ve bu kelimenin hakkını vermek istiyorum. Onlarca miniğim olsun istiyorum, miniklerimin anılarında onlara güzel şeyler öğreten biri olarak yer almak istiyorum. Sanılanın aksine; bu bir ego değil. Bu yalnızca, yapabileceğinin en iyisini yapmak isteği. Benim gibi birinin başka bir üretkenliği söz konusu olmazdı zaten. Bütün sevgimi, ilgimi, bilgimi henüz bireyleşme çabasında olan miniklere vermek ve en önemlisi; onlara bu davranışımı aşılamak. Belki onlar da bunlardan feyz alarak ileride başkalarına aşılama yaparlar.
Sonra büyürüz ve büyürüz, iyi insanlar çoğalır. İyi olmak için çabalayan insanlar da çoğalır. Hem belki o zaman kalbi kötü olan insanları yeneriz. Belki o zaman benim başıma gelen, bir başkasının başına gelmez, insanlar güvenince yara almazlar, daha az üzülürler ve daha az yazarlar. Ya da üretilenler daha umut dolu olur.
Olur mu? Kim bilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder